1 Temmuz 2016 Cuma

IRKÇILIĞI MÜZİKLE YENMEK!


By on 14:32:00

1.7.2016

Bu yıl İstanbul Caz Festivali'nin en merakla beklenen konseri, geçtiğimiz hafta Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi'nde gerçekleşti. Festivalin açılışını da yapan konserde rock müziğin üretken isimlerinden Damon Albarn ile şef Issam Rafea'nın yönettiği Suriyeli Müzisyenler Orkestrası'nı bir arada dinleme fırsatı bulduk.

Eski ve yeni üyelerin oluşturduğu 50 kişilik orkestra, savaşı yaşayan bir toplumun içinden çıkan müzisyenlerin yeniden bir araya gelerek konser vermesi açısından son derece anlamlı bir proje. Ayrıca Senegal, Tunus, Lübnan, Mali, Cezayir, Moritanya ve Amerika'dan sanatçıların katıldığı konserde Türkiye'den de rap sanatçısı Ceza yer aldı. Cezayirli şarkıcı ve rai müziğin en ünlü yorumcularından Rachid Taha, Amerikalı ozan şarkıcı Julia Holter, Senegal'in önde gelen müzisyenlerinden Baaba Maal, Malili nyogi ustası Bassekou Kouyate, Suriyeli ünlü rap şarkıcısı ve prodüktör Bu Kolthoum, Arapça hip-hop'ın en tanınmış kadın sanatçısı Malikah, yine Arap hip-hop sahnesinin en sevilen isimlerinden Eslam Jawaad, Tunus asıllı caz ve sufi müzik sanatçısı Mounir Troudi, dokuz yaylı arp olarak bilinen ardine'in ustası Noura Mint Seymali ve genç prodüktör TALA, Africa Express projesi kapsamında aynı sahneyi paylaştı.



Avrupa'da sadece altı kentte verilen bu konserin bu yıl İstanbul'da da gerçekleştirilmesi gerçekten önemli bir olanaktı. Ben konsere herhangi bir beklentim olmadan ve daha önce hiçbir konser kaydını izlemeden gittim. Açıkçası çoğunlukla Batı kaynaklı müziklerle iç içe olduğumuz bir dünyada yaşıyoruz. Teknolojiyi geliştiren Batı, kendi müziğini de her yere daha kolaylıkla yayıyor. Hemen sınırımızda olduğu halde Suriye müziğine, İzlanda müziğine olduğumdan çok daha uzağım. Elbette bunun kişisel beğenilerle de ilgisi var ama konser boyunca bu konuyu düşünüp durdum. Yine de Hamiyet Yüceses'in, Müzeyyen Senar'ın sesinden duyarak büyüdüğümüz  "Ada Sahillerinde Bekliyorum"u Suriye Orkestrası'ndan dinleyince sevinçle ortak nokta bulduğum anlar da oldu.



Damon Albarn, Blur'ün Britpop günlerinden sonra, kendisini çok iyi geliştirmeyi bilen bir müzisyen oldu. Farklı kültürlere duyguğu ilgiyi gerek Gorillaz gerekse The Good, The Bad and the Queen gruplarıyla hep daha ileriye taşıdı. Ortadoğulu ve Afrikalı müzisyenlerle çalışıp böyle bir projede yer alması, hem kendisi hem de bizler açısından büyük kazanç. Blur şarkısı "Out of Time"ı Suriye Ulusal Orkestrası ve Basseoku Kouyate ile birlikte yorumladığında, şarkının orijinalini daha çok sevsem de, Batı ile Doğu'nun müzik aracılığıyla buluşması ilginçti.



Hip-hop sanatçılarının dediklerinin tek kelimesini anlamasam da, enerjilerini hissetmek güzeldi. Bu arada Ceza'nın sahneye çıkışıyla sahneye kattığı heyecan bariz şekilde arttı. Canlı performanslarını oldukça beğendiğim bir müzisyen Ceza.

Birçok sanatçıyı arka arkaya dinlediğimiz konser boyunca, sahnedeki video ekranda kullanılan görseller çok ilgimi çekti. Savaşı yaşayan bir toplumdan spesifik sahneler, dayanışmayı, acıyı, umudu ve çaresizliği, özgürlüğü ve mücadeleyi anlatan simgeler ağırlıklı olarak kırmızı bir fonda kullanılmıştı. Görsel yönetmen kimdi henüz bilmiyorum ama yapılan iş çok başarılıydı.

İKSV ile Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği'nin ortak çalışmasıyla Türkiye'de yaşayan Suriyeli mültecilerin de konserde yer alması sağlanmıştı. Konser öncesinde oruçlarını açıp, toplu fotoğraf çektirirken gördüğüm grubun konser sırasında nerede olduğunu merak edince, sol tarafta arkada bir yerde hepsi ayağa kalkmış dans edenleri gördüm. Aslında doğal olarak o anda icra edilen müziği en çok onlar duyumsayarak dinliyordu. Keşke en ön sıralarda onlar otursaydı, coşkuları sahnedeki müzisyenlere daha çok yansırdı diye düşündüm.


Son yıllarda tüm dünyada ırkçılığın ve faşizmin yükselişiyle imkansız gibi görünen kültürel buluşmanın sağlanmasında müziğin rolünü vurgulayan, zaman zaman dokunaklı melodileriyle hüzünlendiren ama yer yer de insanın içini kıpırdatan şarkılarıyla önemli bir konserdi. Özellikle Senegalli kora ustası Seckou Keita ve Malili nyogi ustası Bassekou Kouyate'yi canlı dinlemek benim için unutulmazdı.

İnsanlık kötülüğü, savaşı, farklılıkların yarattığı şiddeti yenmek için sahneye bakmalı; çünkü bambaşka kültürlerden gelsek de, o sahnede hepimiz aynı dili, sanatın yüce dilini konuşuyoruz!

(Fotoğraf ve videolar bana aittir.)

Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate